DİVRİĞİ iZLENİMLERİ
07 Ağustos 2019, Çarşamba 09:07Geçen günkü yazımda bazı şehirlerdeki gezilerimden bahsetmiştim. Birkaç yazıda bu gezilerden biraz da olsa bahsetmek niyetindeyim.
Ziyaret ettiğimiz yerler arasında bizi oldukça etkileyen Divriği’den başlamak istiyorum. Divriği malumunuz Sivas’ın doğudaki ilçesidir. Sivas İç Anadolu bölgesinde yer almasına rağmen Divriği coğrafi olarak Doğu Anadolu sınırlarındadır. Biz de Erzurum tarafından geldik Divriği’yi ziyarete. Uzun zamandır merak ettiğim Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’ydı. Dünyada pek çok mimarî eserin meraklısı vardır. Bunlardan bazıları ülkemizdedir. Türkiye’nin en önemli şaheserlerinden olan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası hakikaten insanın aklını başından alan bir güzellik, bir gizem ve bir emanettir. Matematikle, fenle, ilimle, insanlıkla, zarafetle ve daha pek çok alanla irtibatı bulunan bu muhteşem eseri görmemek olmazdı. Uzun zamandır nasip olmayan bu ziyaret geçtiğimiz Perşembe günü gerçekleşti.
Tercan, Ercincan, Refahiye, İliç derken yol uzadıkça uzamıştı ve ikindi vaktinde kapıya düşen gölgeyi görelim isteyen bizler bir an evvel varalım istedik. Hatta Kemaliye’yi görüp gelmeyi bile ihmal ettik. Biraz da yorgunluk olunca artık insan menziline odaklanıyor. İkindi sonrasına yetiştik ama Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın üzerine yakınlarda örtülen çatı yüzünden gölge oyununu görmek mümkün değil.
Aksaray’da pek çok yerde imzası olan Aksaray Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin öğretmenlerinden heykeltıraş ağabeyim Özgür Çağlar hocamız Divriğinin damadıdır. Bir hafta evvelinden gezi güzergahımı kendisine söylemiştim. Divriği’de de kısa süre kalabileceğimi söylemiştim. Daha iyi bir gezi olması için ben Divriği’ye gelirken birkaç kişiyle görüşmüş. Sağ olsunlar biz Divriği’ye gelince baldızı Fatma Tepe Hanım, arkadaşı Halil Cıncık Bey mütebessim çehreleriyle bizleri karşıladılar. Fatma Hanım aynı zamanda Divriği Çarşısının bir bölümünde bulunan ve yeni hizmete girmiş Hüma Hatun Sokağında hediyelik eşya satıyor. Oldukça ilgili ve bilgili birisi. Sokakta 12 esnaf var. Hepsi de bayan olan bu işletmeciler işlerini çok seviyorlar gördüğümüz kadarıyla. Takdire şayan bu hizmete vesile olanları tebrik etmemek olmaz.
Divriği Otel’de yerimizi ayırttık ve gece Divriği manzarasına doğru misafirperver Fatma Hanım ve kardeşi Ayşegül hanımlarla çay içtik.
Cuma günü Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nı yeniden ve daha yakından görmenin heyecanıyla çarşıya geldik. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nı en iyi anlatanlardan olduğunu öğrendiğimiz Mustafa Yıldırım ağabeyimiz bizi kırmadı ve bu muhteşem eseri özellikle eserin kapılarını tatlı üslubuyla anlattı. Ben bu yazımda eseri anlatmaya kalkmayacağım. Zira bu işin altından kalkamam. Samimi söylüyorum eserin yanından ayrılmak istemiyorsunuz. Kapılardaki taş işçiliğine baktıkça amiyane tabirle ağzınız açık kalıyor. Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın üç muhteşem kapısı var. Hele Cennet Kapısındaki detay insanın aklını başından alıyor. Bir de Mustafa Yıldırım ağabeyden dinlerseniz “Müslümanlar sanattan anlamaz” diye tüm zamanlara ve müntesiplerine genelleme yapanlara birer tokat meşk edesiniz geliyor! Yazımda paylaştığım fotoğrafta Cennet Kapısını ve onu en güzel anlatanlardan birisini görüyorsunuz. Caminin hemen yanında bir atölye var. Bakır, porselen, ahşap sanatıyla alakalı muhteşem çalışmalar var. Yolunuz düşerse burasını da görmeyi ihmal etmeyin derim.
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’ndan ayrılmak zor olsa da mecburiyetten yola devam ettik. Unutuyordum az kalsın. Yola çıkmadan Divriği’yi hatırlamak için birkaç şey alıp Divriği’nin konaklarını gördük. Bunlardan birisi de Nuri Demirağ’ın heykelinin de bulunduğu Mühürdarzade Konağı’dır. Hem müze, hem yemek yenilebilecek bir işletme. Üst katındaki müzeyi muhakkak görmelisiniz. Nuri Demirağ ismini duymayan yok gibidir. 1886 Divriği doğumlu bu önemli şahsiyet Türk Havacılık Tarihinin de en önemli isimlerinden ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerindendir.
Türkiye’de ilk uçak fabrikasının kuruluşu, ilk sigara kâğıdı üretimi, ilk yerli paraşüt üretimi gibi ilkleri gerçekleştiren, İstanbul Boğazı üzerine köprü yapılması, Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren Nuri Demirağ özellikle havacılık sanayisinde başarıları ile anılır.
Divriği’ye hayran kalarak önce Kangal’a sonra da Sivas’a ulaştık. Gelecek yazımda Sivas’tan bahsedeyim.
Not 1: Dedemin vefatı dolayısıyla telefonla, mesajla taziyesini bildiren herkese teşekkür ederim. Burada maksat merhumun arkasından daha fazla rahmet okunmasına vesile olabilmekti.
Not 2: Bundan önceki “Tarih ve Milletimiz” başlıklı yazımın bir cümlesinde “Genel olarak tarihe ilgisiz olduğumusöyleyebilirim” ifadesindeki “olduğumu” yanlış ve eksik olmuş. Doğrusu “olduğumuzu” olacaktı.