FECİ BİR KAZA: İKİ TÜRK ALAYININ ÇARPIŞMASI
10 Ocak 2020, Cuma 15:53Birkaç gündür Sarıkamış Savaşı’yla alakalı yazıyorum bildiğiniz/okuduğunuz gibi. Daha nice bilgileri ihtiva eden yazılarım olacaktı ama onları da Allah ömür verirse bir dahaki sene-i devriyesinde yazarım. Bugünkü yazımda sis yüzünden iki alayın kazara birbirine ateş açmasını kısaca anlatmak isterim.
23 Aralık 1914 Çarşamba günü Türk ordusu eşine az rastlanır bir acı karışıklık ve acı yaşamak zorunda kaldı. Narman üzerinden Oltu’ya doğru devam eden birliklerden bazıları hava şartlarından dolayı birbirlerine ateş açtılar. Sis yüzünden 31 ve 32. Fırkalar birbirlerini düşman sanarak saldırıya geçmişler. Tam olarak kaç askerin öldüğü tespit edilemeyen bu feci kazayı 31. Fırka’dan bir subay şöyle izah etmektedir:
“Bir 31. Fırkanın pişdarı (öncü kuvvet) olarak 92. Alay’la Rus Narman’ında gecelemiştik. 10 Kânunuevvel sabahı Fırka Kumandanı Hasan Vasfi Bey erkenden, Oltu üzerine yürüyerek düşmanı şiddetle takip etmemiz için emir verdi. Yolumuz üzerinde Oltu yakınlarına kadar bulduğumuz Rus kuvvetlerini o kadar şiddetli bir şekilde sıkıştırdık ki, firara muvaffak olamayan bir Rus miralayı ile 750 Rus neferi, 5 mitralyöz ve top iğtinam etmiştik. Kemal-i şevk ile ilerliyorduk. Tam Oltu’ya açılan ova medhaline geleceğimiz sırada, solumuzdan şiddetli bir topçu ateşine tutulduk. Zannederim hava sisli ve dumanlı idi. Uzaklar şöyle böyle fark olunuyor idi. Kale boğazından ricat eden düşman kuvveti olduğuna ihtimal verdiğimiz bu kıtanın hatt-ı ricatini (geri dönüş hattını) kesmek üzere, derhal alayın bir kısmı ovaya yayıldı. Karşıdan gelen topçu, piyade makineli tüfek ateşlerinin şiddetine ehemmiyet vermeyerek ileriye atıldık. Lakin düşmanla aramızda mesafe azaldıkça, bizi bir şüphe aldı. Bu düşmanın cephesi Oltu’ya ve arkası Kale boğazına müteveccih idi. Tarafeyn yekdiğerine işaret verdi. O vakit, facia bütün açıklığıyla ortaya çıktı. İşaretler tekrar verildi. Her iki taraf ateş kesti; yanlışlık anlaşılmıştı. Bu defa, her iki tarafın avcıları, kollar yukarıda birbirine karşı koştular, kucaklaştılar, öpüştüler. Koca bir hat boyunca karşılaşan bu öz kardaşlar, çocuklar gibi ağlamaya başladılar. Bu, tarif edilemez dilhıraş bir manzara idi” (Ziya Nur Aksun, 2005:204).
*
Çukurovalı Aşıkİmami’nin aşağıdaki ağıdını lütfen sakin sakin ve mümkünse birkaç defa okuyun. Sonrasında Ruhi Su’dan ya da Musa Eroğlu’ndan bu ağıdı dinleyin derim.
Sarıkamış Altınbulak
Soğanlı'yı biz ne bilek
Bizim uşak gökçek gezer
Ağca zıbın gara yelek
Yüzbaşılar binbaşılar
Tabur taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değince
Yatan şehitler ışılar
Gadasın aldığım Eşe
Tekerim dayandı daşa
Seferberliği durdurun
Elini öpem Enver Paşa
Aziziye baba yurdu
Kafkaslara tabya kurdu
Benim korkum Ruslar değil
Kara kışa kurban verdi