KARS ve VEHBİ BEY
24 September 2019, Tuesday 08:52Cumhuriyet Aksaray’ının en meşhur şahsiyeti hiç şüphesiz Mustafa Vehbi (Çorakçı) Bey’dir. 1876 yılında Aksaray’ın Paşacık Mahallesi’nde Alibuçuk-zade Hacı Hasan ve Fatma çiftinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Aksaray Rüştiyesinde ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Cedidiye Medresesi’nde tahsiline devam etmiştir. Hususi tahsilini Konya’da yapmıştır. Öğrenim hayatından sonra atıldığı ticaret hayatında da çok başarılı olduğu hem faaliyetlerinden hem de kayıtlardan anlaşılmaktadır. Konya’dan döndükten sonra amcasının büyük kızı Fatma ile evlenmiştir. Bu evlilikten Düriye, Ali Servet, Hacı Hasan, Ata ve Mehmet Ruhi isimlibeş çocuğu olmuştur. 1932’nin Şubat’ında genç yaşta ebediyete intikal eden Vehbi Bey’in mezarı Zincirlikuyu’dadır.
1920-27 arasında iki dönem mebusluk yaptığı yıllarda ülkenin ordusuna, şehrine çok önemli hizmetleri olan Vehbi Bey’in kısa süren hayatında halen bazı olaylar tam olarak ortaya konabilmiş değildir. Milletvekilliğinden sonraki ve ölümüne kadar devam eden yaklaşık beş yıllık zaman diliminde merhum ticaretle uğraşmaya devam etmiştir. Zaten ailesi de ticaretle meşgullerdi. Vehbi Bey’in vefatından sonra yazılan bir şiirde
“Gönül serabının dinmez figanı
Namın tutmuştu Kars’ı, cihanı
Ehibba yaranın ahu figanı
Göklere dayandı muhterem Vehbi!..”
İfadeleri de Kars’taki iş hayatına atıfta bulunmaktadır.
Zincirlikuyu’daki Vehbi Bey’in kabir ziyaretini birlikte yaptığımız Murat Çorakçı ağabeyden birkaç yazımda bahsetmiştim. Kendisi Aksaray tarihine, şehrin ilerlemesine, güzel şeylerin olabilmesi için gerektiğinde taşın altına el koyalım diyenlerdendir. Aksaray tarihinin hakkıyla ortaya konulabilmesi için sadece devletin değil halkın da elinden geldiğince gayret etmesi hususunda düşüncedaşımdır. Geçenlerde kendisiyle Vehbi Bey’in Kars’taki ticarî hayatı hakkında sohbet ederken kiraladığı binaların mevcut durumu ve bodrum ya da çatı katlarında belge/bilgi olup olamayacağı hakkında emin olabilmek adına Kars’a bir ziyaretin iyi olacağını hususunda hemfikir olduk. Birlikte gidelim istemiştik ama Murat abi müsait olamadı. Ben de hem sıcakların hükmü azalmışken hem de Ani ören yeri’ni de daha önce görmediğimden yalnız gittim Kars’a.
Salı günü (17 Eylül), daha öğretmenevine girip çantamı bile koymadan ilk işim Vehbi Bey’in işyeri olarak kiraladığı binaya gitmek oldu. Şimdi Kafkas Üniversitesi Devlet Konservatuarı olarak kullanılan binanın sağında, solunda müştemilatı olan binalar da mevcut.
Kars Kalesi’nin eteğinde, ağaçların arasında, ırmağın kenarında harika bir manzarası olan bu bina bir zamanlar Vehbi Bey’in ticaretinin merkezi olmuş. Binada şimdi müzik eğitimi alan üniversite öğrencileri olsa da daha evvel asker varmış. Neden geldiğimi izah ettim. Vehbi Bey’den bahsettim. İlk defa duyduklarını söylemelerine şaşmadım ama binaya ait geçmişle alakalı ne plan, ne kroki, ne belge ve ne de başka bir şey olmayışı üzdü ve şaşırttı.
Yanımda da uzun yıllardır Kars’ta akademisyenlik yapan üniversiteden arkadaşım Mustafa Yıldırım vardı. Sağ olsun o da yardımcı olmaya çalıştı. Bodrum ve çatı katlarında araştırma yapmak için ısrarcı bir şekilde izin istesem de konservatuarın personeli yakın zamanda kendilerinin temizlik yaptığını, bir şey görmediklerini yineleyince eyvallah deyip içeriden ve dışarıdan fotoğraf çekip ayrıldım.
Yorgun, uykusuz olsam da günü iyi değerlendirme adına şehir merkezindeki müzelerin kapanmasına saatler kaldığından hemen bu mekânlara gittim. Arkadaşım Mustafa da refakat daha doğrusu mihmandarlık etti. Özellikle Kanlı Tabya Müzesi çok etkileyiciydi. Bahçede bulunan Beyaz Vagon diye meşhur Kazım Karabekir Paşa’nın küçük ve özel treninden başladık ve müze içindeki tüm her şeyi fotoğraflamakla günü tamamladım. (yarın Ani ören yeri hakkında yazacağım)