LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ 101 İNCİ İMZA YIL DÖNÜMÜ (7)
02 Ağustos 2024, Cuma 02:08İsmet Paşa, Lord Curzon'un bu sözlerini hiç unutmadığını aradan geçen zaman içinde, yapılan dış temaslarda, Batılı devletlerin bu yaklaşımlarını gördüğünü ifade etmiştir. Türkiye'nin Lozan Antlaşması öncesi durumu zorluklarla doludur. Hemen hemen her on yılda bir sürekli savaş durumundan sonra, tarihte benzeri görülmemiş ölçüde ülkenin nüfusu seyrekleşmiş, yoksullaşmış ve harap olmuştu. Ülkede büyük çaplı göçlerin ve ölümlerin sonuçları ortada idi. Anadolu halkı arasında ölüm son derece yaygındı. Osmanlı askerinin çoğu Anadolu halkından toplanmıştı. Kafkasya, Çanakkale, Filistin ve Irak'taki cephelerde büyük kayıplar verilmişti. İki milyon civarında insan hayatını kaybetmişti, Anadolu'nun nüfusu yüzde yirmi oranında azalmıştı. Bu kayıp, I. Dünya Savaşı'nda Avrupalı devletler arasında büyük sarsıntıya uğramış olan Fransa'nınkinden fazlaydı. Doğu Anadolu'nun bazı vilayetlerinde nüfusun yarısı hayatını kaybetmiş, dörtte biri de göç etmişti.
Çoğu Batı Anadolu'da bulunan 12 vilayet vardı ki buralardaki Türk kadınlarının yüzde otuzu eşini savaşlarda kaybetmişti. Savaşlar alt yapının bozulmasına sebep olmuş, tarımda çalışacak insan gücü ve hayvan kalmamıştı. Bu durum da açlığa ve salgın hastalıklara sebep olmuştu. Balkanlar'dan yüz binlerce Türk Anadolu'ya akın akın göç etmişti. Yunanistan'dan dört yüz bin Türk Anadolu'ya göç etmek zorunda kalmıştı. Batı Anadolu'dan 900.000 bin Rum da Yunanistan'a göç etmişti. Bu nüfus değişiklikleri sonucu 1923'teki Anadolu, 1913'teki Anadolu'dan kültürel açıdan tamamıyla farklı bir hâle gelmişti. Hıristiyan cemaatlerin hemen hepsi barışçıl yollarla Türkiye'yi terk etmişti. I. Dünya Savaşı öncesi nüfusunun yüzde 80'i Türk olan Anadolu, 1923'te yüzde 98'ini Türklerin oluşturduğu bir vatan hâline gelmişti. Savaşlar ekonomiyi yok etmişti. Türkiye'nin I. Dünya Savaşı öncesi ekonomik düzeyine ulaşması 1930'larda ancak mümkün olabilmişti. Türkiye'nin 1923 öncesi bu durumu dikkate alındığında Lozan Antlaşması'nın ülkeye kazandırdıkları açıkça görülmektedir.
Atatürk Lozan Antlaşması'nın asırlardan beri Türk ulusuna hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı zannedilen bir büyük suikastın yıkılışı olduğunu belirtmiş ve şunları söylemiştir: "Geçmişte her şeyi hoş görenler, yanlışları yapanlar biz olmadığımız hâlde, yüzyılların birikmiş hesapları bizden sorulmaması gerekirken, bu konuda da dünya ile karşı karşıya gelmek bize düşmüştü. Millet ve memleketi gerçek bağımsızlık ve egemenliğine kavuşturmak için bu güçlük ve fedakârlıklara katlanmak bizim üzerimize yüklenmişti. Ben, olumlu sonuç alacağımıza kesin olarak güveniyordum. Türk milletinin varlığı için, bağımsızlığı için, egemenliği için ne olursa olsun elde etmeye mecbur olduğumuz esasların dünyaca tasdik olunacağına da asla şüphe etmiyordum... Konferans masasında istediğimiz, zaten elde edilmiş olan bu hususların onaylanmasından başka bir şey değildi"
Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından iki buçuk ay sonra, Müttefik kuvvetleri İstanbul'u boşaltmışlardır. Bu geri çekiliş, Mustafa Kemal Atatürk'ün İstanbul'u kuşatmış olan Müttefik donanmasını görünce söylediği, "geldikleri gibi giderler " sözünü hatırlatıyordu. İngiliz Komutan Harington'un İstanbul'dan ayrılışı önemli bir gündü. Harington Türk bayrağını selamladığı sırada kendisini Türklerden oluşan büyük bir kalabalığın ortasında bulmuştur. Arabic gemisine binerek İstanbul'u terk etmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan daha uzun sürmüş olan İstanbul'un işgali böylece sona ermiş ve Anadolu'da işgalci güç kalmamıştır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.