MASUMİYET KARİNESİ- SUÇSUZLUK KARİNESİ ARASINDAKİ İNCE AYRIM...
28 Eylül 2024, Cumartesi 06:25Suçsuzluk karinesi, bir suçtan dolayı kovuşturulan kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılmamasını ifade eder.
İlk kez 1789 tarihli Fransız Kişi ve Vatandaş Hakları Bildirgesinde yer almış ve bu tarihten sonra Kıta Avrupasına yayılmıştır. Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 9. maddesinde tutuklulukla ilişkili olarak “Her insan, suçlu olduğu bildirilinceye kadar suçsuz sayılacağından, onun tutulması gerekli görüldüğü zaman, kendisini elde tutmak için gereken sıkılıktan artık bir sertlik yasayla ciddi biçimde cezalandırılmalıdır” ilkesi geçerlidir.
Karine, bir hüküm vermek için “Tecrübe kuralı ile karşılaştırma” denilen faaliyetin daha önceden benzer olaylar nedeniyle yapılması ve gelecekteki bütün olaylarda uygulanacak mücerret sonucun önceden çıkarılmasıdır. Suçsuzluk karinesinde durum tam olarak böyle değildir. Suçsuzluk karinesi, kişinin suçsuz olduğu varsayımı ile hareket edilmesini gerektiren temel bir haktır.
Suçsuzluk karinesinin hukuki niteliği hakkında farklı görüşler vardır; Bir görüşe göre suçlu sayılmamanın diğer anlamı masum sayılmaktır, bunun başka bir oluş imkânı yoktur. Suçsuz sayılma kesin bir yargı değil, sadece bir varsayımdır. Öyleyse, sanığı önceden masum saymadığımız gibi suçlu da sayamayız. Sanık ne masumdur, ne suçludur. Sadece suçlu sanılan kimsedir. Hukuki durumu, suçlu ile masum arasındaki bir yerdedir.
Bu nedenle klasikleşmiş “masum sayılır” formülünün yerine, “suçlu sayılmaz” şeklinde ifade edilmesi daha doğrudur. Suçsuzluk karinesi, sanığa mahkemelerin tarafsızlığı garantisi veren, onun kusuru ispat edilmezden önce suçlu gibi muamele görmesini önleyen dokunulmaz bir haktır. Şüpheli ve sanık hakkında koruma tedbirlerine başvurulabilecektir.
Bu nedenle Anayasamızın 15/2 ve 38/4 maddelerindeki suçlu sayılamaz ifadesi, gerek Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ndeki (m. 11/1) gerekse AİHS’deki masum sayılır ifadesinden daha yerinde bir ifadedir. Ayrıca Anayasamızın 15/2 maddesi uyarınca masumiyet karinesi savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi dokunulması mümkün olmayan çekirdek haklar kategorisine dahil edilmiştir.
Suçsuzluk karinesinin uygulanabilmesi için bir suç isnadının bulunması gerekmektedir. Bu şart, Anayasa’nın 38. maddesinin 4. fıkrasında “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar…” ve İHAS m. 6/2. fıkrada “Bir suç ile itham edilen her şahıs suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar…” suçsuz sayılır şeklinde ifade edilmiştir.
Bu sebeple suçsuzluk karinesinin hukukumuz bakımından uygulama alanının tayininde “bir suç isnadının” varlığı şartını İHAS uygulamasını dikkate alarak belirlemek gerekmektedir. Karine kişiye yönelen suç isnadının kovuşturulması soruşturulması aşamalarından itibaren başlamaktadır.
Ceza yargılamasının başında kuvvetli olan karine yargılama ilerledikçe, deliller güçlendikçe zayıflayacak ve nihayet suç ispat edildiğinde ise ortadan kalkacaktır.
Günümüzde kitle iletişim araçlarının etkinliğini göz önünde bulundurup yargılama sürecine dikkat ettiğimizde yargı organlarının basın, yayın ögelerinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu sadece yargı organları için değil ‘masumiyet karinesi’nden yararlanacak kişi açısından da önemli bir etkendir. Kendisine suç isnad edilen birisinin basın yayın yoluyla korunması pek muhtemel değildir ancak şahsa yönelik suçsuzluk karinesini ihlal edecek türden, kişilerin suçlu olarak damgalanmaları sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması suç haline getirilmiştir.
Yukarıda açıklanmaya çalışılan masumiyet karinesinin birtakım sonuçları vardır : ispat yükü (külfeti) iddiacıya düşer, sanığın susma hakkı vardır, şüpheden sanık yararlanır, tutuklulukta makul süre aşılmamalıdır ve yasak sorgu yöntemi kullanılarak elde edilen deliller yargılamada kullanılmış ise suçluluk kanunen sabit değildir.
SONUÇ OLARAK; İlk kez Fransız Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirgesiyle kabul edilen ve bugün ceza hukukunda ortak değer haline gelmiş olan suçsuzluk karinesi, sanığa mahkemelerin tarafsızlığının gösterilmesi, sanığın kusuru ispat edilmeden önce suçlu muamelesi görmesini önleyen dokunulmaz anayasal (AY m. 38/4, 15/4) bir haktır.
Ayrıca, Devlet, suçsuzluk karinesini uygulamamak amacıyla “ŞÜPHE SUÇLARI” düzenleyemez bu doğrultuda yargılama yapamaz.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.