ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

NÜZHETÜ’L-EBRAR

15 Ocak 2018, Pazartesi 09:28

Hasan Rızâî Aksarayî’nin 1646’da Denizli kadısı iken yazdığı “Nüzhetü’l-Ebrar” isimli eseri Aksaray Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayınlarından çıktı. Eseri yayına hazırlayan akademisyenleri, Hasan Uçar ile Mustafa Şen’i ve de mezkûr müdürlüğü tebrik ediyorum. Eserin bilinen tek nüshası İ.H. Konyalı kütüphanesindeydi. 2016 sonlarında Ahmet Kuşsan kardeşimle hazırladığımız “Aksaray’da Medfun Ecdad’a Meftun Ahfad” isimli eserimizde Hasan Cankurt hocamızın daha önce Nüzhetü’l-Ebrar’dan aldığı notlardan istifade etmiştik.

21 varaktan oluşan hacimsiz ama şehrin tarihi için önemli olan bu eserin yayımlanması ziyadesiyle kıymetlidir. Eser hakkında birkaç nokta dikkatimi çekti. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. 2. Baskısı yapılırsa nâşirlerin bu hususlara dikkat edeceğine inandığımız için faydalı olacağı kanaatindeyim.

Eserin 29. Sayfasında (159/b) müellifin Şeyh Sadi’den yaptığı alıntı Aksaraylıların gururunu okşuyor:

“Dört köşede dört meşhur şehir vardır ki, onlar letafet ve saadet açısından sanki mübarek bir saray. İran’da Genceberkec, Irak’ta Sıfahan, Horasan’da Nişâbûr, Rûm’da Aksarây”[1].

Bu ifadelere çok şehir itiraz edecektir. “İstanbul, Bursa, Antalya gibi şehirler varken Anadolu’da neden Aksaray?” sorusunu içlerinden ya da dışlarından yönelteceklerdir ama bunu diyenler 2017 sonunda eseri çevirenler değil; Rızâî Aksarayî’dir. O da zaten meşhur şair Şeyh Sadi’den alıntı yapmış.

Müellif aynı sayfada 17. Yüzyılın ilk yarısı için hane sayısı üzerinden bir nüfus bilgisi (ya da bilgi kırıntısı) veriyor: 80 bin! Ve buna delil olarak da 366 odalı olduğunu iddia ettiği Bimaristan’ı gösteriyor. Bimaristan dediği yakın zamanda son duvarı da yok olan asırlardır bir mahalleye de isim olan Şifahane’dir. Selçuklu dönemi şifahanelerinden en meşhurlarından birisi olan Kayseri’deki Gevher Nesibe Sultan Şifahanesi’ni bizzat gezen birisi olarak çok açık bir şekilde söyleyebilirim ki Hasan Rızâî Aksarâyî 366 odalı derken çok ama çok mübalağa etmiş. Yine nüfus olarak 80 bin hane araştırılmaya muhtaçtır. Müellifin abarttığı konulardan birisi de Aksaray’daki veli sayısını 24 bin göstermesidir. Hatta Şeyh Molla Ali Efendi diye o günlerin meşhur bir aliminin bu rakamın eksik olduğunu aslında 144 bin velinin olduğunu aktarmasıyla insan şaşırıp kalıyor. Çünkü bunların konuşulduğu günlerden yani 1640’lardan hemen sonra yani 1650’de Aksaray’ı ziyaret eden Evliya Çelebi velilerin sayısı konusunda 7 binden ziyade diyor. Velhasılı daha eserin başında Aksaray’ı anlatan müellifin verdiği rakamlar mecburen şüphe uyandırıyor. “Aksaray’ı öveyim de nasıl bilgi olursa olsun yeter ki bir fırsatını bulayım” diyenler umarım az önce şüphelendiğimiz rakamları dillerine, kalelerine dolamazlar.  

***

Dipnotlarda karışıklıkların önüne geçmek için verilen bilgilerin, açıklamaların sonuna yayıncı(lar)ın notu anlamında (Y.N.) rumuzu konulmalıydı. Çünkü konuya vakıf olmayanlar hangi dipnotun kim tarafından konulduğuna emin olamayabilir. Daha eserin ilk sayfası altındaki dipnotlar (44 ve 45) mesela kafa karıştırabilir. Çünkü dipnotlardaki açıklamalar dört asır önce bizzat müellif tarafından yapılmış da olabilir. İbn Hanbel’in eserinden Rızâî’nin kendisi de alıntı yapmış olabilir.

Eserde bundan sonra bölümler halinde şahıslar hakkında bilgiler yer alıyor. Bazıları hakkında bazen çok kısa bilgiler varken bazıları hakkında da birkaç sayfalık açıklamalar bulunmaktadır.

Unutmadan yayınlayan hocalarımızın bir konuda dalgınlığına geldiğini düşündüğüm hususta şerh düşmek isterim. Aksaray’ın kadıları bölümünde anlatılan Süleyman Çelebi’nin görev yaptığı yerlerden birisi bizim de tam olarak neresi olduğuna emin olamadığımız Yeni İl’dir. Fakat sayın Uçar-Şen Yeni İl için parantez içerisinde (Nevşehir) diye açıklama yazmışlar. Fakat bu Nevşehir olamaz. Malumunuz küçük bir köy olan Muşkara’da Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın gayretleriyle 1727’de yeni bir şehir kurulmuştur. Bundan dolayı da yeni şehir anlamında “Nev-Şehir” denmiştir. Yani mezkur eserde bahsi geçen kişi 1600’lerin ilk yarısında yaşamış. O yüzden “yeni il” Nevşehir olamaz.

 

[1] Yayınlayan hocalarımızın bu ifadeler için birkaç açıklama yapması uygun olurdu. Hem yazım yanlışları var. Hem Irak’ta denilen şehir uzun zamandır İran’ın önemli ve tarihi şehirlerinden birisidir.