ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

O ÇINAR AĞACI DEVLETTİR (1)

08 Şubat 2024, Perşembe 09:06

           1929 yılında, Ertuğrul yatı ile Yalova sahilinden geçmekte olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dikkatini çok heybetli bir çınar ağacı çeker.  Atatürk, yatın teknesi ile karaya çıkar. Çınar ağacının muhteşem görüntüsüne hayran kalmıştır.  Yanındakilere, bu ağacın civarına küçük bir köşk yapılması talimatını verir.  Yapımına hemen başlanan köşk, 12 Eylül 1929’da tamamlanır.

            Atatürk,    Yalova’da,  çok beğendiği  ve  bir yıl önce yaptırdığı köşküne doğru yürümektedir.  Bir de bakar bir bahçıvan, koca  çınar ağacını kesmek üzeredir. Müdahale eder;“Yahu,..” der “...sen hayatında hiç böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye ?”

            Bahçıvan der ki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, dalları da köşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya da ağacı keseceğiz. Onun için kusura bakmayın ama ağacı kesmek gerekir. ''Atatürk, bir an düşünür; “Hayır , gerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız.” der.

            Bu görev İstanbul Belediyesi’ne verilir. O sıralarda Belediye Fen İşleri Müdürü Yusuf Ziya (Erdem) Bey’dir. Onun direktifleri ile Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Başmühendis Ali Galip (Alnar) Bey, yanına aldığı teknik elemanları ile Yalova’ya gelerek çalışmaya başlar.Önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları, binanın temeline yerleştirilir. Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtulur. Atatürk'de, zaman zaman bu çalışmaları izler.  O  günlerde Paris Büyükelçisi olan Fethi (Okyar) Bey, kendisini ziyarete gelir. Fethi Bey, hatıralarında bu ziyareti sırasında köşkte yapılan çalışmalar ile ilgili şunları aktarmıştır:....24 Temmuz 1930 günü öğleden sonra Gazi, beni otomobil ile Yalova’daki çiftlikleri gezdirdi. Araziyi, yapılan binaları ve altına kazıklar konularak bir küçük köşkün mevkiini beş on metre değiştirmek için nasıl çalışıldığını gördük. Sonra köşkün yanında kurulmuş olan iki güzel çadırın içinde istirahat ettik.

            Şehremaneti Fen Heyeti ( Belediye Fen İşleri ) 7 Ağustos 1930 Perşembe günü, Yalova’ya İstanbul’da bulunan bütün mimar ve mühendisleri davet eder. Köşkün yürütülme çalışması, olasılıkla Atatürk’ün isteği ile mühendislerin önünde yapılacaktır. Köşkün yürütülme işlemi iki safhada yapılır ve  ilgililer de baştan sona izlerler.  Adım adım,  4 metre 80 santim kaydırılır. Atatürk, binanın yanına koltuk getirtmiş, üç gün boyunca oradan hiç ayrılmadan tüm çalışmaya nezaret etmiştir." Yürüyen Köşk” haberi, 10 Ağustos 1930 tarihinde gazetelerde yayımlanır.

            Gazi Mustafa Kemal, bu işlemi tamamlatıp çınar ağacını kesilmekten kurtardıktan sonra kendisine bunun nedenini soranlara şu cevabı vermiştir :“O çınar ağacı devlettir!         Tıpkı Osman Bey'in rüyasında dev bir Çınar ağacının karnından çıkarak büyüdüğünü görmesi ve bu rüyanın büyük bir devlet kurulacağı müjdesi olarak yorumlanması gibi.

            Mustafa Kemal Atatürk,  gerçekten tabiata âşıktı. Vatanın çölleşen toprakları onu rahatsız ettiği için hiç kimsenin  yeşilleneceğinden umudu olmadığı bir araziyi ormanlık bir alan haline getirmek için yıllarca bizzat zaman harcadı ve bugün hala ağaçları kese kese bitirilemeyen Atatürk Orman Çiftliği'ni kurdu. 1925 yılında kendi parası ile aldığı 20.000 dekar çorak araziyi 1937 yılında hazineye bağışladığı zaman yemyeşil bir alan olmuştu. Halbuki uzmanlar o araziye "Ağaç yetiştirmek için uygun degildir. " raporu vermişti.  Hatta Tarım Bakanlığı uzmanı Alman Schimd " Elverişsiz toprak ve iklim şartları nedeniyle burada ya sabır tükenir ya da para."  diye rapor yazacak ve aynı rapora Atatürk, " Burası vatan toprağıdır, kaderine terk edilemez." notunu düşecekti.   Kolaycılığı reddeden anlayış ile tabiat sevgisi bir arada olunca, "olmaz denen şeyler olur!" hale gelmekteydi. Tıpkı Kurtuluş Savaşı başlarken galip geleceğine inanmayanlara inat, vermiş olduğu mücadele de olduğu gibi!    Daha savaş sona ermeden, 1922' de TBMM'de yaptığı konuşmada; ormanlarımızı iyi duruma getirmek, genişletmek, geliştirmek için alınacak modern tedbirlerden bahsediyor,

"Ağaçsız toprak vatan değildir.''

" Bu vatan çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer." diyordu.

            Bu cümleler, dinleyenlere belki de ne kadar anlamsız ve komik gelmişti!.. Çok zor koşullarda yürütülen savaş günlerinde orman, ağaç, yeşil vb. sözler!?   Ama Atamızın karakteri buydu. O ufkun ötesini gören bir kişiliğe sahipti.  Bir milleti yüceltmek için atılması gereken adımlarda bir dakika bile geç kalmaya tahammülü yoktu.

           

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.