SEYDİBEŞİR ESİR KAMPI VE AKSARAY -2-
29 Kasım 2018, Perşembe 08:51Esirlerle alakalı çalışma yapan akademisyenlerden ilk akla gelen Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran’dır. O da eserinde Seydibeşir’de kasten 15 bin askerin kör edildiği iddiasını destekleyen belge ve fotoğrafın olmadığını ifade ederken Mısır’daki kamplardan dönen askerlerden âmâ olarak dönenlerin mevcudiyetine dikkat çekmektedir. Taşkıran, eserinde 1919 yılının Mayıs ayının ilk haftasında, İzmir’de kolordu komutanı olan Ali Nadir Paşa’nın dönemin Genelkurmay Başkanlığı’na, Mısır’dan gönderilen esirlerden dördüncü kafile olarak gelenler arasında 303 esirin kör olduğunu bildirdiğini nakletmektedir.
Biz de yeni bir şey bulduk iddiasıyla ya da hamasi değil de belge ve bilgilerin ışığında hakkaniyetli bir yorum yapmak istiyoruz. Osmanlı’nın özelikle son yılları hakkında muğlak olan tarihî hadiselerin ilmî gözlükle incelenmesi gerekmektedir. Osmanlı Devleti’nin son yüzyılı, özellikle savaşların getirdiği zorluklar, felaketler; kaybedilen topraklar, vatandan kopuşun ifadesi olan göçler, kaybedilen hayatlar, esaret vb. sebebiyle, edebiyata kaynaklık edecek kesif bir zaman dilimidir. 20. Yüzyıl başlarında hızlanan çöküş ve yaşanılan savaşlar; Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları ve ardından Millî Mücadele yılları, Türk tarihinin önemli bir dönemecini oluşturmaktadır.
Mısır Kamplarında Esaret
Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nda 200.000 civarında askerini (bu rakam seferi kuvvetlerin neredeyse %10’u) savaştığı devletlere (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya ve Romanya) esir verdi. Bu esirler, Hindistan’dan İngiltere’ye, Kuzey Buz Denizi’nden Mısır’a kadar uzanan geniş bir coğrafya içerisinde değişik kamplarda esaret hayatı yaşamak zorunda kalmıştı. 1914 yılında başlayan esaret hayatında kimi Türk askerleri, 1927 yılına kadar esir kalmıştı. Esirler, kimi zaman hayvan ahırlarında kimi zaman da derme çatma kulübelerde yaşamak zorunda kalmıştı.
Özellikle Rus ve İngilizlere esir düşen Türk askerlerinin sayısı; Harbiye Nezareti'nin hazırladığı tahmini bir raporda 133.839 olarak belirtilir. Bunlardan 20.352'si Ruslar, 804'ü Fransızlar, 100’ü İtalyanlar ve diğerleri de İngilizlerin elinde esirdir. Kader, vatan için savaşan Türk askerini Japon Denizi kıyılarından Fransa'ya, Sibirya içlerinden Hindistan'a, Kıbrıs, Yunanistan, Mısır ve Irak'a uzanan bir coğrafyada yurdunun, sevdiklerinin hasretine mahkûm eder. Buralardan gönderilen mektuplar, harp yıllarının ortaya çıkardığı zorluklar sebebiyle adreslerine ulaşmaz. Türk harp esirleri ile aileleri arasında irtibatı sağlamak üzere, Hilal-i Ahmer Cemiyeti bünyesinde kurulan Üsera Komisyonu'na iade edilir.
Mısır’daki Esir Kampları
Esir kamplarıyla alakalı çalışanlardan birisi de Mahmut Akkor’dur. “I. Dünya Savaşında Çeşitli Ülkelerdeki Türk Esir Kampları” isimli yüksek lisans tezi hazırlayan Akkor Mısır’daki esir kampları hakkında başlıklar halinde bilgi verirken hastaneleri de sıralamıştır. Heliopolis Kampı, 2 No.lu Abbassiah Hastanesi, Maadi Kampı, Mısır Hilal-i Ahmer Hastanesi, Kahire Kalesi Kampı, Ras-El-Tin Kampı, Seydibeşir Kampı, Bilbeis Kampı, Kasrı Nil Kışlası. Yine Akkor başka bir çalışmasında kampları şöyle özetlemiştir: Mısır’da üç kamp vardı. Bunlar Ras-el-tin, Seydibeşir ve Bilbeis kamplarıydı.
İngilizler, Çanakkale’de esir aldıkları 8 bin askere ilaveten Filistin, Irak ve Bağdat cephelerinden esir alınan tüm Türk askerlerini Mısır’da kurdukları üç farklı kampa tutuyordu.