ABAYLAR
Aksaray
21 Kasım, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.02
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2419.0
  • BIST
    9618.83
  • BTC
    69294.62$

ŞEYH SAİT DARBESİ (ŞUBAT-HAZİRAN 1925)      (3)

29 Aralık 2023, Cuma 09:08

''İngiltere mandası'' altında müstakil bir Kürt devleti kurmak isteyen komiteciler”, 1924 sonları ile 1925 Mart’ında İngiliz Dış İşleri Bakanlığı Doğu Cephesi memurlarından Mr.Templeto ile temas ederek, şu teklif ve isteklerde bulunulmuşlardı.

- İngiltere, Kürt Emirliği'nin kurulmasını destekleyecek ve emirliği civar hükümetlerin hücumundan koruyacaktır.

- 1926 'da başlayacak olan isyanın ilk hedefi Diyarbakır’ı ele geçirmek ve Musul hududunda İngilizlerle temas temin etmek olacaktır.

- Teşkil olunacak Kürt Emirliği'ne Akdeniz’de bir üs verilecektir.  Emirliğin başına Seyit Abdülkadir getirilecek ve kabinesinin teşkili hususunda kendisine müdahale edilmeyecektir.

- İngiltere, Emirliğin teşekkülüne kadar Kürtlere gerekli silah, cephane desteğine devam edecektir.  Ayrıca, Diyarbakır düştükten ve Musul hududunda temas tesis edildikten sonra para verilmeye başlanacaktır. İlk taksit olarak 250.000 altın istenmektedir.

 Görülüyor ki, Kürt İstiklal Komitesi ''Darbe'' için hazırlanmış, Diyarbakır’ın zaptı ve Musul’da hududa kadar inilmesi için lüzumlu silah ve cephaneyi depo etmişti. Bununla da yetinilmeyerek, darbenin başlayıp devam ettiği sıralarda (29 Mart 1925’te) Mr. Templeton’a İstanbul’u düşürecek, Batı Anadolu’yu Ankara aleyhine ayağa kaldıracak ikinci bir teklifte bulundular. Bu teklife göre;

- Darbenin gelişmesini İstanbul’dan takip eden Seyit Abdülkadir’in emri ile buradaki Kürtler hep birden silahlı bir irtica hareketine girişeceklerdir. Hareket dini hususlarda olduğu için, darbeye İstanbul halkının da büyük kısımlar ile iştirak edeceği muhakkaktır.

- Asiler, vilayeti ve emniyet müdürlüğünü basarak hükümeti ele geçireceklerdir.

- İstanbul asilerin eline geçince, hareket hemen Bursa, Konya ve İzmir’e yayılacak ve Ankara Hükümeti Şeyh Sait ile meşgulken iki ateş arasında kalacaktır.

- Cumhuriyet hükümeti bu suretle ortadan kaldırılırken, İngilizler derhal Vahdettin’i İstanbul’a getireceklerdir.

 Kürtler için “istiklal” gayesi ile girişilen bu hareket,  ''Halife-Padişah Vahdettin'in tekrar tahta oturtulması'' niyeti ile yapılıyor gösterilince, bir kısım Türkler bakımından da tasvip edilecekti. Vahdettin de durumu çok yakından takip ediyordu. San Remo, Kıbrıs, Musul, Halep arasında durmadan kuryeler gidip geliyordu. Vahdettin ve taraftarlarınca İstanbul’da kurulan “İ’lai Vatan” ve “Müdafai Hukuk Hilafeti Kübra” adlı teşkilatlar, Şeyh Sait ile anlaştığı gibi; Kürt İstiklal Hareketini İstanbul’dan idare eden Seyit Abdülkadir ile de mutabık kalmışlardı. Bu mutabakata istinaden ''Darbe'' 1926 yılında patlak verecek ve o zamana kadar hem askeri hazırlıklar tamamlanacak, hem de Türk halkının propaganda yolu ile kazanılmasına devam edilecekti.

 Doğu - Güneydoğu Anadolu'da  darbe başlatılıp genişletilirken, Sivas, Konya, Trabzon, Adana tarafları da ayaklandırılacak ve yurdun dört bucağında olaylar büyütülecekti. Darbe için gerekli iç ve dış yardımlar  sağlandıktan sonra, şimdi sıra darbeyi içeride patlatacak olan şahsiyetin tayinine gelmişti. O kişide Şeyh Sait olacaktı. Şeyh Sait aslen Elazığ vilayetinin Palu kazasındandır. Babası Nakşibendi tarikatı Şeyhlerinden olunca kendisi ve 6 erkek kardeşi de otomatik olarak Şeyh olarak itibar görmüşlerdir.  Hayvancılık ile geçinirlerdi. Okuma yazması dahi olmayan cahil halkın dini hislerini istismar sayesinde edindikleri sayısız koyunlarına yetecek meraları Palu’da bulamayınca, Erzurum vilayetindeki Hınıs kazasına taşındı. Şeyh Sait koyun ticareti sayesinde yüzlerce defa Halep'e gidip gelmiş, bütün havaliyi tanımış ve kendini tanıtmıştı. Şeyh Sait’in Kürt istiklalcileri ve Vahdettin taraftarları ile teması da böylece başladı. Ayrıca oğlu Ali Rıza’yı birkaç defa İstanbul’a göndermiş ve darbenin teferruatı üzerinde görüşmeler yaptırmıştı. Çok zengin olması, Nakşibendi Şeyhi olması gibi sebeplerle bilhassa Bingöl-Muş-Diyarbakır-Elazığ-Erzurum bölgesindeki Zazalar arasında büyük nüfuzu vardı. İsyanı tertip edenlerde, zaten sırf bu yüzden onu başa geçirmeyi faydalı buldular.

 Bazı kaynaklara göre 1925 Mayıs’ına, bazı kaynaklara göre ise 1926 yılına planlanan Şeyh Sait Darbesi, görünüşü itibariyle hilafetin ve saltanatın geri getirilmesi için çıkarılıyordu. Nakşibendi Şeyhi olan Şeyh Sait'de  bu darbe için lider olarak seçilmişti. Ailesinden bir çok fert  de zaten bu planlamanın içinde idi. Bu sırada İngilizler de yoğun tempoda çalışıyor ve bir kısım milletvekillerini elde ederek bu faaliyetin siyasi cephesini de hazırlıyorlardı.

 Hazırlıklarına devam eden Kürt Teali Cemiyeti ve onun uzantısı olan Azadi teşkilatının işini kolaylaştıracak son gelişmede Ankara’da ortaya çıkmıştı. “Halifeliğin kaldırılması.” Gerçekten de hareketlerine dini bir muhteva kazandırmak isteyen Şeyh Sait ve arkadaşları bu konuya sıkıca sarıldılar. 1925 yılı başlarında Azadi mensupları ikinci kongrelerini Çukurca’da topladılar. Şeyh Sait etkili bir konuşma yaparak “Artık geriye dönüş ihtimali kalmamıştır” dedi. Böylece hareketin ilk işareti verilmişti.

Tuzak kuranların hesaplarını bozan ve tuzak kuranların en hayırlısı olan Yüce Allah, nasıl ki FETÖ'nün tuzaklarını alt üst eden Ömer Halisdemir gibi yiğitleri var etmişse, Şeyh Sait ve geri planda kalmayı tercih eden  yönlendiricilerin hesaplarını da  bozacak, darbe gününden (1925 Yazı veya 1926 Baharı) çok önce harekete geçmelerine neden olacak bir başka yiğidin daha ortaya çıkmasına yardımcı oluverecektiti.  J. Mülazım(Teğmen) Hasan Hüsnü Efendi ve yanındaki 10 kişilik jandarma müfrezesi bütün hesapları alt üst edecekti.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.