TÜRK MİLLETİNİN YAŞAMASI İÇİN KENDİ YAŞAMLARINI FEDA EDEN AZİZ ŞÜHEDANIN ANISINA
16 Ocak 2024, Salı 09:05Gelelim son saldırılara ve farklı yeni yaklaşıma! Irak kuzeyindeki kamp yerlerinin bir çoğu yok edilen ve artık daha güneye, nerede ise sınırlarımızdan 80-100 km. kadar güneye inmek zorunda kalan, oralardaki şehir merkezleri ile köy, mezra gibi yerleşim yerlerinde sivil halkı kendine kalkan edinerek hayatta kalmaya çalışan terör örgütü mensupları nasıl oldu da yeniden saldırıya geçebildi? Bu durumu anlamak için şu konuları iyi bilmeliyiz.
1- Kış şartlarının yarattığı olumsuzluklar ve teknik üstünlük sağlayan malzemelerin-araçların devre dışı kalması: Irak kuzeyindeki teröristlere ait kamp yerleri özellikle de Zap, Metina, Gara, Hakurk bölgeleri çok derin vadiler ve 2000 m. nin üzerindeki dağ ve tepelerle çevrilidir. Kış koşullarında gündüz vakti 2m. den fazla karla kaplı olan dağlardan aşağıdaki vadilere baktığınız da sisten başka bir şey öğlene kadar göremezsiniz. Bu güneşli günlerde yaşanan durumdur. Güneş havayı ısıttıkça vadi tabanındaki sis yavaş yavaş dağılır. Kar veya yağmur yağışı varsa gün boyu zaten hiçbir yeri göremezsiniz. İşinize yarayacak en etkili gözetleme aleti olan termal kameralarda yoğun sisin ardını, kar yağışının ardındaki hareketleri göremez, önüne perde inmiş etkisi olur. Aynı durum emniyetimiz için en önemli vasıtalar olan ve 24 saat havadan bölgeyi takip eden İHA ları da etkiler. Onlarda vadi tabanlarını göremez hale gelir. Yakın emniyet için kullanılan ledli ikaz sistemleri bile soğuktan donduğu veyeledleri karla kapandığı için iş görmez. Köpek de yoksa, hiçbir erken ikaz sisteminiz yok demektir. İşte bu koşullar teröristlerin saldırı düzenleyebileceği yegane zaman dilimleridir. Çünkü erken ihbar sistemi durumundaki İHA, termal vb. malzemenin devreden çıktığını bilirler. Gözün görebildiği mesafeye kadar gizlice yaklaşmak mümkündür. Üs bölgelerinin yeri yanan projektörler nedeni ile zaten bellidir. Bölgeyi ve arazideki ilerleme patikalarını çok iyi bilen teröristler de diğerlerine öncülük ederek yaklaşırlar. Artık inisiyatif onlara geçmiştir. Günlerce ''Gelebilirler!'' diye hazırlık yapar beklersiniz. Sabrınız ve direnciniz gittikçe azalır. Bir gece bir anda patlayan birçok el bombası ve roket atışları ile yakın mesafeden yapılan saldırı sonrası iş işten geçmiş olur. Paniği atlatıp karşı saldırıya geçene kadar bir çok şehit ve yaralı verilir. Durumu kontrol altına alırsınız ve derhal yaralılarınızı kurtarmaya çalışırsınız. Karayolu ile hiç bir aracın gelemediği o tepelere tek yardım helikopterle sağlanır. Bu seferde yaralıları tahliye etmek için helikopterler gelemez. Gece karanlığında artık helikopterlerimiz her yere uçmaktadır ama sis ve yoğun kar, yağmur yağışı onların kalkmasına da engel olmaktadır. Yaralı kardeşlerinizde kucağınız da tek tek şehadet şerbetini içmeye başlarlar. Ta ki hava normale dönene kadar!
2- Sabit bir üs bölgesi inşa edip bekliyor olmanın avantaj-dezavantajları: Sınırlarımızın ötesinde inşa edilen bir üs bölgesi, karayolu bağlantısı yaz döneminde bile olmayan, her türlü ikmal ve personel hareketinin helikopter ile yapıldığı yerler durumunda ise kış koşullarında zaten gereksizdir. Geçmişte de çok kez denenmiş ama işe yaramadığı acı tecrübelerle öğrenilmiştir. O vakitler (2017 ye kadar) İHA - SİHA'mız yoktu. Şimdiki teknolojik araç ve malzemenin çoğunluğu da yoktu. Bazen bir üs bölgesini tutmak ''Avantaj sağlar.'' diye düşünülebilirdi. Çünkü teröristi arama ve bulma işi sadece Mehmetçiğin gayretine bakıyordu.Bir Kolordu gücünde birlik arazide dolaşır ve bir tek terörist bulamadan çoğu zaman geri dönerdi. Teröristler bulunur ve bölge temizlenirse tekrar kullanılmasın, kullanılırsa erkenden haberimiz olsun düşüncesi ile üs bölgeleri inşa edilirdi. Şimdi ise bir İHA o işi hava koşulları el veriyorsa 24 saat gözetleyerek yıl boyu yapıyor ve gördüğünü de imha ediyor. İHA'nın bile fayda sağlamadığı kış koşullarında bir tepede beklemek çok gerekli mi?Eğer gerekli ise o zaman üs bölgesi KALEKOL şeklinde inşa edilecek ve kış koşullarında da kullanılacak imkanlara sahip olacak. Mutlaka karayolu bağlantısı olacak. Aksi halde o prefabrik üsler kışın olmayacak. Bahardan itibaren zaten o bölgedeki her dağ silsilesine yerleşmemiz mümkün. Bizim hedefimiz sınırımız dışındaki teröristi de yok etmek, hareket edemez hale getirmek ve bunu asgari zayiat ile yapmaksa, yılın neredeyse 10 ayı mükemmel bir şekilde bunu yapıyoruz. Geri kalan ayları MİT elemanlarının belirlediği hedefleri vurarak, her hava koşulunda neredeyse uçması mümkün olan savaş uçaklarımız ile bombalayarak geçirebiliriz.
3- Yabancı istihbarat kaynaklarının verdiği bilgi ve son teknoloji cihazlar nedeni ile yaratılmak istenen farklılık: Uydularından aldıkları ve üs bölgelerimiz ile ilgili detaylı son görüntüleri içeren resimleri teröristler ile paylaşan ABD, İsrail ajanları, hangi mevzide hangi silahların bulunduğuna kadar detaylı bir analiz yapılmasını sağlayabilirler. Ayrıca son teknoloji olan, mercekleri değiştirilmiş, termal cihazlarla sisli ortamda bile görüntü alındığı ve bu cihazların teröristlere verildiği basında ifade edilmektedir. Sınır ötesinde üs bölgelerine yapılan son saldırılarda teröristlerden ölü olarak ele geçirilenlerin üzerinde termal kamerada bulunmuştur. Ayrıca kafalarına takılı kaskları ile birlikte gece çekim yapan kameralar görülmüştür. Yaralı, ölü teröristin üzerinden bu kamerayı alıp geri dönmek sağ kalan terörist için en önemli görev durumundadır. Baskın anını gösteren o çekimler ile propaganda yapmakta ve kendilerine verilen desteğin devamı için zemin yaratılmasını sağlamaktadırlar.
Şu anda savunma sanayimizin çok güzide kuruluşları sisin ardını gören kameralar yapımı için gayretle çalışmaktadır. Hava koşullarının tamamen bizim lehimize olacağı Nisan 2024'e kadar eğer üs bölgeleri korunabilirse, o tarihten sonra teröristler yine parmaklarını kıpırdatmaya korkar hale geleceklerdir. Gerekli olmayan, korunması ile ilgili gerekli koşulları sağlamayan üsleri boşaltmak gerekir. Bu bir geri adım değildir. Unutmayalım ki, bazen üç adım ileri gitmek için bir adım geri çekilmek gerekir.
Biz o dağlarda kaldığımız gecelerde; termaller, İHA'lar yoktu. Gündüz faaliyetimiz bitince yerleştiğimiz tepelerde gece de kalacak gibi hazırlık yapar, mevziler kurar ve akşam olunca çeşitli noktalarda küçük ateşler yakarak orada kalacağımızı teröristin gözüne sokardık. Aslında aldatma yapmaya çalışıyorduk. Onlarda da teknolojik cihazlar yoktu. Ama yerimizi bildiklere tepelere gece sızacakları kesindi. Hava kararız karamaz belirlediğimiz diğer bir tepeye doğru yola çıkar ve boşalttığımız tepeye saldırılarını izler, topçu veya havan desteği varsa onların o tepeyi ateş altına almasını sağlardık. Asla hiç bir tepe de iki gece kalınmaz, sızmalarına müsait geceler mutlaka yer değiştirilerek hareketli olunurdu. Terörle mücadele için ''Aklın akılla mücadelesi.'' deniyordu. Şimdi biliyoruz ki terör, birden çok üst aklın, elindeki şamar oğlanlarını kendi menfaatleri için kullanıp attığı bir savaş manevrası. Bu manevralara ne kadar çabuk karşılık veriyor ve onlar harekete geçmeden karşı manevralar ile şaşkına çeviriyorsak o kadar üstünüz. Aksi halde acılarla yoğrularak yaşamaya devam ederiz.
ŞEHİT RUHLARI SEMLARIMIZDA UÇUŞTUKÇA, ŞANLI BAYRAĞIMIZ GÖKLERİMİZDE DALGALANDIKÇA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR OLACAKTIR. M. K. ATATÜRK
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.