108 YIL EVVELKİ FELAKET
03 Ocak 2019, Perşembe 09:25Bütün Anadolu’da olduğu gibi 1911 kışı Aksaray’da da çok şiddetli geçmiş yoğun kar yağışı yaşanmış ve Ocak ayı sonlarında soğukluk -25 dereceye kadar yükselmişti. Bu şiddetli soğuklar nedeniyle Aksaray’ın ortasından geçen Melendiz Çayı donarak buz tutmuş ve sekiz gün bu halde kalmıştı. Şehir içindeki ulaşımın bile kesintiye uğradığı bu sıralarda Melendiz Çayı sadece donmakla kalmamış, yağan karların da etkisiyle 10 arşın (6,8 m) kadar yükselmişti. Şiddetli soğukların yaşandığı Şubat ayı başlarında muhtemelen yağmur yağışı neticesinde nehir yatağı üzerinde yükselen ve donan buzların erimesi, büyük bir taşkına ve ardından Aksaray’a önemli derecede zarar veren büyük bir sel felaketine yol açmıştı. 1777 ve 1863 sel felaketleri yoğun yağmur yağışı sebebiyle 1911 afeti ise yoğun kar yağışı ve donan nehrin su seviyesinin yükselmesinden dolayı yaşanmıştır. Belgede, yüksekteki 5-6 mahalle dışında Aksaray kasabasının tamamen sular altında kaldığı kaydedilmektedir.
17 Şubat 1910 tarihli ve Dâhiliye Nezareti’nden Ticaret ve Nafia Nezareti’ne gönderilen yazıda nehrin taşmasından dolayı tahrip olan nehir setlerinin acilen tamir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dâhiliye Nezareti’nden sadaret’e gönderilen yazıda ise Melendiz Nehri’nin taşmasından dolayı zarar gören ve tüm erzakları yok olanların ihtiyaçlarını karşılamak için acilen yardım istenmiştir. 132 hanede 530 nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için 30.000 kuruşluk bir ödenek gerektiği belirtilmiştir. Fakat gün geçktikçe yaraların sarılması için Aksaray halkına yapılacak yardım miktarının artırılması ve acilen 50.000 kuruş gönderilmesi gerektiği belirtiliştir. Bahsedilen miktarın aciliyetini belirten bir telgraf da Papaz Mesrob imzalıdır. Bu yazışmalar sonrasında 25.000 kuruş gönderilmiştir. Konya Valisi’nden Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen telgrafta bu miktarın yetersiz olduğu vurgulanmıştır. Fakat bu ödenek gecikince 28 Şubat 1911 belgede belirtildiği gibi Aksaray Kazası naibi [kadısı] ve arkadaşlarının selzedelerin ihtiyaçları konusunda Meclis-i Mebusan’a telgraf çekmişlerdir. Talep edilen 25.000 kuruş tutarındaki ödenek hakkında, Dâhiliye Nezareti’nden Sadaret’e yeni bir yazı daha gönderilmiştir. Bu talebe cevaben 20 Nisan 1911 tarihli belgede Maliye Nezareti’nden Sadaret’e selzedeler için Konya Vilayeti Defterdalarlığı’na 25.000 kuruş havale edildiği yazılıdır. 26 Nisan 1911 tarihli belgede ise selzedelere dağıtılacak 25.000 kuruş için hazırlanan havalenamenin gönderildiği kaydedilmiştir. 25 Temmuz 1911 tarihli ve Maliye Nezareti’nden Dâhiliye Nezareti’ne gönderilen yazıda aslında zararın çok daha fazla olduğu anlaşılmıştır. Aksaray’da yıkılan 261 hanenin yeniden inşası için 171.000 kuruş gerektiği belirtilmiştir.
1911 sel felaketinde Aksaray’da bulunan yirmi altı mahalleden yirmisi sular içinde kalmakla birlikte on ikisi büyük tahribata uğramıştır. En fazla hasar, sırasıyla Teftiş (Hashas), Küçük Bölcek, Ermeni, Sofular ve Nakkaş mahallelerinde meydana gelmiştir. Bu sel afetinde 261’i ev olmak üzere en az 512 bina yıkılmış ya da ağır hasara uğramıştır. Diğer bir ifadeyle o dönemde Aksaray’da bulunan evlerin dörtte biri harap olduğu söylenebilir. Mevcut zararlar göz önüne alındığında 1911 sel felaketi, 1777 ve 1863’tekilerden sonra Aksaray’ın bilinen üçüncü büyük sel afetidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında selin zararını Perekʹin eserinden okuduğumuzda ise durumun vahameti anlaşılmaktadır: ʺGökten fazla yağmur indiği yıllarda sellerin uğultusu ve haşmeti suların amansız inişi ve yayılışı unutulmayacak şeylerdi. Kemeraltı ve Tahta Köprü arasındaki bizim çarşı yolunu su basar ve biz oralardan geçemez, sadece sellerin uğultusunu dinlemek ve coşkun akıntıları seyretmekle yetinirdik. Eve döner, tekrar gelir suları seyrederdik. Bu akıntıların hazin bir yönü de vardı. Her yıl bu akıntıların birkaç can aldığı da olurdu. Bizim yakınlarımızdan bir ailenin benim yaşımdaki ve beraberce oynadığımız küçük kızı bahçelerin kenarından geçen ırmağın kenarına yığılmış küller üzerinde oynarken ayağa kaymış, ırmağa yuvarlanmış ve suda kaybolmuştu. Bu zavallı çocuğun Ahmet Dayımın (İleri) kızı olduğunu da kaydedebilirim. Yine yakınımızdan başka bir hanım da evlerinin altından geçen ırmakta abdest alırken önünden bir insan cesedinin akıp gittiğini görmüştü. Şehirde her yıl bu tip olaylar eksik olmazdıʺ.
Konuyla alakalı daha çok bilgi sahibi olmak isteyenlere Selahattin Satılmış’ın “Aksaray’da Büyük Bir Afet:1911 Sel Felaketi” ile Orhan Özdil-Mustafa Fırat Gül’ün “Aksaray’da İkinci Nuh Tufanı” makalelerini tavsiye ederim.