SKYLIFE DERGİSİ TEŞEKKÜRÜ HAK EDİYOR
31 Ocak 2019, Perşembe 09:29Karamanlılar başta olmak üzere pek çok konuda araştıran, okuyan Aytaç Arıbaş Bey birkaç gün önce aradı ve “Bilim Çocuk Dergi”nde Aksaray’a yer verilmeyişiyle alakalı serzenişimi okuduğunu söyledikten sonra Skylife Dergisi’nin 2019 Ocak sayısında Aksaray hakkında yazı olduğunu ilave etti. Tabi yakınlarda uçakla yolculuğum olmadığından dergiden haberim olmadı. Kendisine hassasiyeti ve hatırlattığı için teşekkür ediyorum.
Skylife Dergisi’nin 426.Sayısında Aslı Bora’nın kaleme aldığı “İpek Yolu’nun Mirasçısı: Aksaray” başlıklı yazısının fotoğraflarını da Filiz Kumru çekmiş. Dosya kapağı için de Sultan Hanı’nın taç kapısı tercih edilmiş.
“İpek Yolu'nun peribacalı rotası Aksaray, yörük kültürünün yerleşik özle harmanlandığı geleneksel mutfağıyla ve konukseverliğiyle sizi bekliyor” cümlesiyle kısaca tanıtılan yazının devamında kurulan ilk cümle de hayli düşündürücü: “Doğanın lütufkâr davrandığı, şanslı şehirlerden en az bilineni belki de Aksaray”. İşte biz de bundan dolayı çok kez üzgünlüğümüzü ifade ediyoruz. Yani bu kadar önemli, güzel bir şehir ülkemizde neden tanınmaz acaba? Doğudan batıya, kuzeyden güneye pek çok şehrimizi gezdim. Sokaklarında dolaşırken karşılaştığım insanlarla ayaküstü sohbet ederken ya da başka vesilelerle konuşurken “nerelisiniz/nereden geliyorsunuz?” sualine verilen “Aksaray” cevabının akabinde ek bir soru sormayan yok gibidir! İşte bu yazının ilk cümlesi de bir türlü kabuk bağlamayan yaramıza tuz serpiyor!..
Özellikle Gelveri’de yapılan yemeklerden, farklı lezzetlerden bahseden yazının bir kısmı şöyledir:
“Tuz Gölü'ne ve Hasan Dağı’na komşu, Kapadokya bölgesinin başlangıcı, kuytularında çocuk kitaplarının el değmemiş manzaralarını saklayan, Türkiye’nin tam orta yerinde bir şehir. Ama öyle sözün gelişi değil enlem ve boylam dereceleriyle gerçek manada Türkiye’nin ortasında yer alıyor. 11 bin yıllık geçmişi, İpek Yolu mirası olan konukseverliği, rüzgâr ve yağmurla biçimlenen peribacalarıyla vadileri, ilhamını kadim zamanlara dayandıran mutfak kültürüyle gezginleri enfes tatlarla buluşturan bir şehir aynı zamanda.
Çok eskilerden beri değeri bilinen bir bölgedir burası. Topraklarından Hititler, Kapadokya Krallığı ve Bizans gelip geçer. Hâkimiyeti ele alan Anadolu Selçuklu Devleti bir saray inşa eder, şehrin ismi Aksaray olur. Zaman ilerler, Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u alıp Aksaray nüfusunun hatırı sayılır bölümünü İstanbul’a yerleştirince burada da Aksaray semti ortaya çıkar. Bugünün Aksaray şehri, geçmişte tanıştığı uygarlıkların izlerini ve lezzet kodlarını DNA’sında taşımaya devam ediyor”.
Şehir merkezini gezen dergi yazarının da ifade ettiği gibi bilinen tarihi eser sayımız azdır. Evet azdır ama herkesçe bilinen eserler/müzeler haricinde de mekanlarımız mevcuttur. Aksaray Müzesi, Ulu Cami, medrese, Eğri Minare, Azm-i Millî Müzesi haricinde ülkemizde yaygınlaşması yeni olan eğitim tarihini anlatan müzelerden olan Aksaray Eğitim Tarihi Müzesi, şehrimizin etnografyasını özetleyen Aksaray Kültür Evi, Somuncu Baba Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman ile arasında geçen konuşmadan dolayı selam verileceklerden birisi olanPir Ali Sultan Aksarayî, Selçuklu Hamamı, Yusuf Hakiki Baba’nın Mescidi ve hemen yanındaki Hankâh da görülebilecek mekânlar arasındadır. Daha çok vakti olanlar için elbette başka yazılarımda anlattığım gibi gezilecek yerler vardır. Şehir merkezine çok yakın kervansaraylar ise Selçukluların müşahhas bakiyeleridir. İnsana huzur veren bu mekânlar aynı zamanda Aksaray’a vurulan Türk-İslam mühürlerindendir. Elbette görebilenlere!..
Yemeklerle alakalı bölüme geçmeden önceki son paragrafında yazarın ifadesi önemlidir: “Burası gezginler için hazine değerinde bir bölge. Aksaray yolculuğumu Helvadere mevkisindeki Nora antik kentinin kalıntıları arasında bitirirken hafızama kazınmış görüntüler aklımdan birer birer geçiyor: Oyulduğu dik kayadan Hasan Dağı’na selam veren Analipsis Kilisesi (Yüksek Kilise), Gelveri tava, Sivrihisar köyünde VI. yüzyıldan kalma Kızıl Kilise, Narlıkuyu Krater Gölü, pazarların bereketi ve tabii ki Ihlara Vadisi. Aksaray’da ne çok şey görmüşüm!”
Sondan bir önceki cümlede iki ifadeyi müsaadenizle düzeltelim. “Sivrihisar köyünde VI. yüzyıldan kalma Kızıl Kilise” diyerek mabedin tarihi için altıncı yüzyıl yazılmış ama yaklaşık iki yüz yıl önce yapıldığını kaynaklar haber vermektedir. Yine “Narlıkuyu Krater Gölü” değil de Narlıgöl Krater Gölü olacaktı. Yazı gayet başarılı. Samimi bir üslupla şehri tanıtan Aslı Hanıma şahsım ve şehrim adına teşekkür ederim.